Bir fikir bir ideoloji bir kültür veya tez... İnanmışlık Adanmışlık veya bir başkası, çok da fark etmez. Üzerine eğildiğiniz herhangi bir alanın temel dinamiklerinin neler olduğunu, çok küçük bir araştırmadan sonra hemen çözümleyiverirsiniz.

Önceki yazımızda ele aldığımız "Ortadoğu" kavramının bugün ayakları üzerinde duracağız. Öncelikle inançların peygamberlerin ve kutsalların yaşandığı bu coğrafyaya siz "Ortadoğu" dediğinizde dinlerin etkisini yok edersiniz! Evet yanlış duymadınız, Dinlerin tamamının coğrafya ve insan üzerindeki etkilerini yok sayarsınız. Bu öyle baş döndürücü ve öyle inanılması güç bir illüzyondur ki, bu ismi verenler üç maymunu oynar sizde izlersiniz. Ee nerede kaldı muazzam ve muhteşem diye başladığınız kutsallarınız! O zaman kime göre bu isimlendirme? Elbette kanı ve ruhu beş paraya satın alanlara göre?


Bu noktaya dikkat çektikten sonra gelelim Ortadoğu’ya. Bir masaya benzetirsek dört ayağı vardır bu masanın; Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır. Masamızın üzerinde bir altın vazo Bilâdi Şam. İçerisinde bir boynu bükük karanfil Kudüs ve Mescidi Aksa...


Yazının ilerleyen serilerinde beraberce adımlayacağımız, metrekareye en fazla tarih düşen bu müstesna İslâm başkenti ve çevresi elbette bir bakıma güç ve iktidar savaşlarının kalbidir. Mevzumuz bu olmadığı için sonraya bırakıyoruz...


Arapların Arapça ‘da meşhur bir sözü vardır " Bir mekanı şerefli kılan o mekana uğrayan şereflilerdir" Bu söz neredeyse bu dilin ruhuna sinmiştir.

Sizin Ortadoğu’ya nasıl bakmanız gerektiğini oraların sakinleri bu şekilde bildirirler.

 Ortadoğu coğrafyasının içerisinden iki büyük gücü yani Mısır ve Suudi Arabistan'ı, oradan olmayan iki büyük başka güç dengeler ki Türkiye ve İran'dır. Yakın tarihin bu dengeleyici yaklaşımı elbette sürpriz değildir. Hepsini ve daha fazlasını diğer seride konuşmak üzere...

Vesselam...