Şiirler, bazen bir duygunun yansımasıdır, bazen ise anlık bir ruh halinin dışa vurumudur. Hayatın inişleriyle çıktılarıyla, bize hep bir şeyler anlatan bu yazılı sözler, çoğu zaman içsel dünyamıza tercüman olur. Her bir şiir, sanki bize kendimizi anlatmak için yazılmış gibi gelir. İster sevincimizi ifade etsin, ister hüzünlü bir anımızı hatırlatsın, her şiir kendi zamanında ruhumuzun en derin köşelerinden bir yansıma sunar.
Hayat, bazen tatlı acı, bazen acı tatlı bir yolculuktur. Ve bu yolculukta bazı anlar, bizim hissettiklerimizi kelimelere döken şiirlerle daha anlamlı hale gelir. Mesela, bazen bir güzel haber alırız, bir şiir gelir aklımıza; bazen bir kayıp ya da hüzünle sarmalanmış bir anı, şiirle yeniden yaşarız. Her durumda, şiir duygularımızın bir dili gibi, bizlere en doğru yolu gösterir. O anki ruh halimize göre şiir, hayatı ve dünyayı anlatmak için kendi sesini bulur.
Şiir, bir şekilde kapalı kalmış duyguları açığa çıkaran, bazen neşelendirici, bazen de hüzünlü, ama her zaman insanın içindeki o en gerçek hali ortaya koyan bir araca dönüşür. Sadece kelimeler değil, aynı zamanda arkasındaki hisler de bize dokunur. Şiirlerin bize anlatmak istediği şey aslında, sadece yaşadıklarımızın yansıması değil, yaşarken hissettiğimiz her bir anın özetidir.
İşte, bu yüzden şiirler hayatımıza dokunan gizli kodlardır. Her bir dizede, ruhumuzun bir yansımasını buluruz. Bugün sizlere, bu satırlarda bir şiir sunuyorum. Çünkü şiirler, tüm bu duyguların, hayatın ve ruh hallerinin bir araya geldiği en güzel yoldur.
İSTİKLAL MARŞI GİBİ SEVİYORUM SENİ
İstiklal Marşı gibi seviyorum seni
Al sancağa sevdalı bir sevda
Korkmadan sönmeyecek şafaklarda
Yurdumun üstünde tüten son ocak gibi
Kahraman ve görkemli ırkım gibi
Hem cesur hem ay yıldızlı bu sevdam.
Sevgili okurlar, sevgiyle kalın…
Özgür Keskin